Dolar 39,5358
%0.05
Euro 45,4488
%0.17
Altın 4.284,970
%0.09
Bist-100 9.196,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
İYİ Parti'li Doğan'dan barış süreci açıklaması: 'Süreç şeffaf yürütülmüyor'

İYİ Parti'li Doğan'dan barış süreci açıklaması: 'Süreç şeffaf yürütülmüyor'

Senem Gökdağ ile Manşet programına katılan İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan, ülke gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Doğan, terör örgütü PKK'nın silah bırakma sürecinde yeterince şeffaf olunmadığının altını çizerek, "Yetkili ağızlardan herhangi bir açıklama duymadık. Sadece meclise çağrılan bir bölücübaşı var, niye çağrıldığını da bilmiyoruz." dedi.

  • Ege Postası
  • 17.06.2025 - 13:50
  • Güncelleme: 18.06.2025 - 10:13

EGE POSTASI-  İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan, Ege Postası ekranlarında yayınlanan, Senem Gökdağ'ın moderatörlüğünü yaptığı Manşet programına konuk oldu. Doğan, ülke gündeminde tartışılan terör örgütü PKK ile yürütülen barış sürecini değerlendirerek, sürecin iktidar tarafından şeffaf biçimde aktarılmadığını ifade etti.

"Öcalan’ın meclise çağrıldığı güne, ‘Öcalan mecliste konuşma yapsın’ çıkışına kadar hiç kimsenin Türkiye’de PKK ile el sıkışmak gibi bir girişimi olmadı olamazdı zaten. İYİ Partide dahil olmak üzere ben diğer partilerden böyle bir şey bugüne kadar hiç böyle bir şey görmemiştim. Türkiye’de aslında bakarsanız bugüne kadar bütün siyasi partilerin siyasi uzantısı DEM Parti hariç diğer bütün partilerin mesafesi vardı. Cumhur İttifakı mecliste yapılan o çarğıdan sonra belli ki yönünü değiştirdi. PKK ya silah bırakma çağrısı, Öcalan’ın meclise getirilmesi, ya da serbest bırakılmasına yönelik ve sonrasında 'İmralı ulakları' dediğimiz bir mekik diplomasisi başladı. İmralıya ordan saraya Beştepe'ye gidip gelen ve Cumhur İttifakı genel başkanlarıyla görüşüldüğü bir süreç... Ama burada şunun altını çizmek lazım: Sürecin şeffaflıkla yürütülmediği için bu sürecin ne olduğunu bizim bilme ihtimalimiz yok. Çünkü buna ilişkin yetkili ağızlardan herhangi bir açıklama duymadık. Sadece meclise çağrılan bir bölücübaşı var, niye çağrıldığını da bilmiyoruz. Mecliste örgütüne ‘silah bırakma çağrısı’ yapsın deniliyor ve ‘Kurucu lider’ denilerek bir övme durumu var… Ama bu sürecin devlet tarafından nasıl dizayn edildiği ya da nelerin gerçekleşeceği nelerin öngörüldüğü, nasıl bir silah bırakma açıklanmıyor. Bu neyi kapsıyor? PKK silah bırakacak diyoruz ama zaten PKK’nın Türkiye’de silahı yok. Genel başkanımızın bununla ilgili çok güzel bir sözü var: ‘Adamlar yazhanesini taşıdı zaten.’ Zaten burada değiller. 23 yıllık iktidardaki bir partiden bahsediyoruz ve dönem dönem kendi içişleri bakanları tarafından zikredilen ‘biz ayakkabı numaralarına kadar Türkiye’deki teröristlerin’ gibi. Zaten sayısı bitmiş, yenilmiş, tükenmiş bir PKK’dan bahsediyoruz Türkiye sınırları içerisinde. Ama bunun sınır ötesi uzantısının ne olacağına dair bir açıklama yok. YPG’nin bu işin dahilinde olup olmadığı, çok çelişkili şeyler duyuyoruz. YPG’de bırakmalı. Bu süreç baştan planlanmadı mı? Cumhurbaşkanı ya da heyetlerle görüşenler neyi konuştular bütün gün? Sadece PKK’nın elindeki 3 5 silahı mı teslim etmesi mi konuşuldu?"

"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ DESTEKLEYENLERİN CUMHURİYETLE DERDİ VAR"

İYİ Parti'li Doğan, Anayasa değişikliğini destekleyenlere karşı 'cumhuriyetle derdi olanlar' ifadesini kullanarak tepki gösterdi:

“Sürecin sonunda anayasa değişikliği yüksek sesle zikredilmeye başlandı ama öncesinde zaten HÜDAPAR’ın milletvekillerinin yapmış olduğu bir açıklamalar var. Cumhuriyetle, cumhuriyetin kazanımlarıyla derdi olanların anayasayı değiştirmeye çalıştığı aşikar. Biz iyi parti olarak genel başkanımızın da dediği gibi bu anayasa değişikliğine bu bağlamdan yaklaşıldığı için, Türkiye’nin milli birlik, milli kimlik ve üniter yapısına ilişkin bir değişiklik tasavvur edildiğini tahmin ettiğimiz için bakın yine tahmin diyorum çünkü bunlarla ilgili bir kamuoyuna geniş bir açıklama yapılmadığı için…Meclise de yok. Milletvekillerine kapalı bir oturum onlara da bununla ilgili bilgilendirme yapılmıyor. Bir komisyondan bahsediliyor örneğin ama zaten bir meclis var. Meclisi by-pass edip komisyon üzerinden mi yürüteceksiniz? Dolayısıyla biz bu anayasa değişikliği adı altında planlanan bu sisteme karşıyız. Her karşı çıktığımzı da her platformda genel başkanımız dile getiriyor. Kaldı ki şöyle de bir gerçek var: Türkiye’nin çok can yakıcı sorunları var. Bu anayasa değişikliğinin bu sorunları çözmesini mi bekliyorlar? Örneğin insanlar gerçekten açlık sınırının altında yaşıyorlar, emekliler özellikle. Atanamayan öğretmenler var, öğrenciler geleceklerini neresi olursa olsun diyerek yurt dışına çıkış aramak durumundalar. Değiştirdiğinizde emekli maaşı mı aratacak? Refah seviyesi mi yükselecek? Oysa bir iktidarın bizati, görevi halkın refah seviyesini yükseltmektir. Her seçim döneminde AK Parti'de dahil olmak üzere partiler vaatlerini sıralarlar. AK Parti'de sıraladı ama daha hiçbirinin gerçekleştiğini göremedik ki 23 yıllık bir iktidardan bahsediyoruz.

Biz 23 yıldır terör yüzünden mi bunları elde edemiyorduk? Siz 23 yıldır iktidardasınız ve Türkiyenin her yerini barış ve mürebbeh bir hale getirmek için buna mı ihtiyacınız vardı? Bugüne kadar neredeydiniz eliniz armut mu topluyordu? Biz hala 23 yldır iktidardaki bir partinin gerçekleştirmeyi vaat ettiği projelerini dinliyoruz."

"BİZİ 'DEM'LENMEKLE SUÇLADILAR"

Doğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'na 'rüzgar hangi yöne eserse oraya' söylemlerine karşı DEM Parti üzerinden atıfta bulundu:

"Çok değil, yerel seçimlere gitmeden önce hem MHP hem AKP meydanlarda vatandaşa seçimi kazanmak için, nasıl bir parti olduklarını anlatacaklar ya… Meydanlarda vatandaşa bunu anlatırken bizi ‘DEM’lenmekle suçladılar. Rüzgara göre yön değiştiren kim acaba?

Bugün meclis çatısı altında grubu olan partiler arasında en yüksek sesten itirazını dile getiren parti, İYİ Parti. Belki meclisin büyük bir kısmı anlaşmış olabilir ama biz sonuna kadar da itirazlarımızı yüksek sesle söylemeye devam edeceğiz çünkü milletin bizden beklentisi bu. Her ne kadar meclisin büyük bir kısmı bunda anlaşmış olsalar da asiller yani halk bunu desteklemiyor. Sokaktaki vatandaş bu yeni başlatılan süreçten şikayetçi ve rahatsız. Terör üzerinden nem alınarak siyasert yapanların sonunun gelmesi hepimizin istediği şey."

"ÜMİT ÖZDAĞ'IN TUTUKLANMASI HUKUK GARABETİ"

Doğan, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’ın tahliye kararına ilişkin,  "Ümit Özdağ'ın tutuklanması tam bir hukuk garabeti. Ne üzerine atılı suç, ne o suçu işlediği sabit olsa hüküm alsa dahi yatarı olacak böyle bir cezaevi süreci de olmayacaktı olmaması gerekirdi. İfadesi alındıktan sonra salıverilmesi gereken bir kişi çok uzun zamandır tutuklu. Ülkede adalet kavramı o kadar içi boşaltıldı, insanların adalet ve mhakemelere güveni o kadar sarsıldı ki artık ne olsa şaşırmayacak bir durumdayız. Hukuk, adalet, mahkemeler bir sopa gibi kullanılıyor cezalandırmak, korkutmak ya da seslerini kesmek için… Böyle bir algı var ve iktidar da bu algının kuvvetlenmesi için elinden geleni yapıyor.

Yargıya siyaset karıştı mı? Elbette. Biz bugün  iktidar kanadındaki hiçbir belediye başkanı hakkında tek bir soruşturma dahi duymuyorsak… Bütün CHP’li belediyeler hakkında bir takım soruşturmalar, buna ilişkin tutuklamalar, belediye başkanlarının görevden alınması sürecini yaşıyoruz. Adaletin terazisini bozarsanız, devletin de terazisini bozmuş oluyorsunuz aslında. Biz 23 yıldır AK Parti döneminde algı operasyonlarıyla yönetilir bir ülke olduk."

İYİ Parti'li Doğan, İsrail - İran savaşına ilişkin iktidarın yeterli önlemleri almadığını savundu:

"Ulusal güvenliğimizin söz konusu olduğu çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Dış politikamızın, stratejilerimizin çok doğru olması lazım ve bundan sonra oluşabilecek her türlü tehdite ve hain planlara karşı yeterli tepkinin verilmiş olması lazım. Daha önemli olan kısmı şu ki, tam milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Son 23 yıl içerisinde ne yazık ki milli birliğe ilişkin çok ciddi bir saldırı var. Bu en büyük tehlikedir. Bir iktidarın görevi milletin refahını sağlamaktır ama ondan önce birincil görevi de ülkesini korumaktır." 

İZMİR'İN SU SIKINTISI

"Pek çok ülke buna yönelik farklı alternatiflere yöneldi ve şimdiden önlemlerini aldı. Öncesinde yaklaşan sorunu görüp ona ilişkin bir eylem planı hazırlamaktan geçer. Ama benim anladığım kadarıyla buna ilişkin bir eylem planımız yok ,biz sadece suları keserek insanların su kullanımının önüne geçmeye çalışılıyor iktidar ya da yetkililer bazında. Bir mücadele var mı yoksa kalkıp vatandaşlara suyunuzu idareli kullanın söylemiyle mi geçiştirilmeye çalışılacak bu yıl da? Seneye de yağmur duasına çıkarak bol yağmur yağması için mi dua edilecek bilemiyorum çünkü yetkililerden hiçbir açıklama yok."

"GREV VE İŞTEN ÇIKARMA SÜRECİ MAGAZİNLEŞTİRİLDİ"

Doğan, İzBB'deki grev ve işten çıkarma sürecinin kamuoyu önünde magazinleştiğini savunarak, "Benim temel de itirazım bu sürecin doğru yürütülmediği kısmında. Bu sürecin bu kadar kamuoyu nezdinde yaşanmasını doğru bulmuyorum. Kurumsallıktan ve ciddiyetten uzak olduğunu düşünüyorum. Elbette o grevler halkın yaşantısını çok büyük anlamda etkiledi, İzmir halkı 6 gün boyunca çok  ciddi bir sorun yaşadı. Aslında burada hakkını savunanlar işçilerdi, o hakkın ne olduğu tartışılır. Ama bunlar yine de taraflar arasında masada konuşulması gereken süreçlerdi diye düşünüyorum. Bu sürecin magazinleştirilmiş bir haliyle değil, daha kurumsallığa uygun yürütülmesi gerekirdi."

Doğan, Tunç Soyer döneminde 11 bin 500 kişinin işe alındığını hatırlatarak, "İşe alımlarda liyakat şehrin ihtiyacıdır. İhtiyaca göre belirlenen kadrolara da liyakat sahibi insanlar alınmalı. Ama biz bu söylemlerden anlıyoruz ki, İzmir’in gereksinimleri ile ilgili değil, birtakım siyasi biçimde işe alımlar gerçekleştirilmiş." dedi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.