Dolar 32,4774
%0.5
Euro 35,0075
%-0.16
Altın 2.328,740
%0.36
Bist-100 9,08
%3.1

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Çıray'dan PM'de çarpıcı konuşma

Çıray'dan PM'de çarpıcı konuşma

CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi (PM) Üyesi Aytun Çıray, PM toplantısında düşüncelerini açıkladı. Çıray, parti içi özeleştiri yaparken, hakim parti AKP’nin karanlık düşüncesinin bu son seçimle artık oturduğunu ve “yeni Türkiye” algısının yerleştiğini ileri sürerken CHP’nin bir an önce etkin siyaset yapmazsa önümüzdeki 5 yıl boyunca Türkiye’yi karanlık günlerin bekleyeceğini ifade etti. Ayrıca tek adam iktidarına bir anayasalık mesafe kaldığını hatırlatan Çıray, CHP’ye tarihi sorumluluk düştüğünü vurguladı. Çıray'dan PM'de çarpıcı konuşma

  • Ege Postası
  • 26.11.2015 - 13:33
ANKARA- CHP İzmir Milletvekili PM’de yaptığı konuşmada yönetimi uyardı. “Sadece Genel Başkan seçimine endekslenmiş bir kurultay, sonucun asıl sorumlularını ve gerçek çözümleri gizlemekten başka bir şeye yaramayacaktır” diyen Çıray çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.

CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi Aytun Çıray, PM toplantısında "Geride bıraktığımız on üç yılda Türkiye son derece önemli ve dramatik bir değişim yaşadı. Son seçimin AKP’ye verdiği güçle artık “Yeni Türkiye” için anayasal rötuşlar yapılacak. Türkiye’de “hakim parti” sisteminin artık oturduğunu ve  Erdoğan’ın “yeni cumhuriyetin kurucu başkanı” olmasına bir anayasalık mesafe kaldığını söyleyebilirim. Bundan sonra Türkiye hiç şüphe yok ki tarihinin en kritik beş yılına girmiştir. CHP olarak gerekeni gerektiği şekilde yapamazsak bizi bekleyen şey hayal kırıklığından ötedir" dedi.

Çıray PM toplantısında yaptığı konuşmada özetle şu ifadeleri kullandı; “CHP’nin 7 Haziran’da 1 Kasım’a oranla % 0.38’lik bir artış gerçekleştirebilmiştir bu oran acıyı ve göz yaşını kan olup akıtan AKP iktidarı karşısında almıştır. Artık şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasının içindeki tek adam rejimine artık ramak kalmıştır. Bir anayasa değişimi mesafededir. Tehlike sınırını çoktan geçmiştir. CHP parti içi tartışmaları derhal bir kenara bırakıp hem iç hem dış siyasette etkin rol üstlenmek zorundadır. Bu bizim partimizin özgül ağırlığında mevcuttur. “Yeni CHP” bize bir şey kazandırmadı. Kimlik siyasetini bize sol diye yutturmaya çalıştılar. CHP, kendi kurucu değerlerinin kendisinden ayrılmış Demokratik Merkez’in de kaynağı olduğu bilgisiyle siyaset yapmalıdır. CHP-AKP ile masaya oturmak yerine Türk Milleti’nin önüne kendi anayasa teklifini koymalıdır. CHP burada belirttiğim endişeleri etkisizleştirecek kadroları ve politik stratejiler bütününü ortaya koyamadığı takdirde 2019 seçimlerinden de çok ağır yara alarak çıkacaktır. 
Kısacası demokrasinin bir gelenek ve ahlâk rejimi olduğunu iyi anlatmalıyız.
Son olarak şunu söylemek isterim ki; hiçbir dönemde dış politika bu kadar belirleyici olmadı. Odak nokta dış siyasettir. Yani AKP’nin yanlış politikaları yüzünden Hatay bölgesi riske edilmiştir. Kuzey Irak’tan sonra Suriye sınırımızda ileride devletleşecek bir Kürt koridoru oluşturulmaktadır. CHP'ye burada tarihi sorumluluk düşmektedir."

İŞTE ÇIRAY'IN KONUŞMASININ TAM METNİ; 

ERDOĞAN’IN “YENİ CUMHURİYETİN KURUCU BAŞKANI” OLMASINA BİR ANAYASALIK MESAFE KALDI
Geride bıraktığımız on üç yılda Türkiye son derece önemli ve dramatik bir değişim yaşadı. Son seçimin AKP’ye verdiği güçle artık “Yeni Türkiye” için anayasal rötuşlar yapılacak.  Çünkü AKP’ye göre artık askeri vesayet zinciri kırılmış, Türkiye her alanda yükselişe geçmiş, “ileri demokrasi”yi yakalamış, büyük bir iktisadi ve sosyal dinamizm yaratılmıştır. Yani Erdoğan ve AKP, “eski Türkiye”de  akıllardan dahi geçirilemeyen şeyleri başardı. 
2011 yılında “Türkiye’nin ‘hâkim parti’ sistemine geçmesinde AKP’nin büyük bir mesafe kaydettiğini” söylemiştim. 
Şimdi ise Türkiye’de “hakim parti” sisteminin artık oturduğunu ve  Erdoğan’ın “yeni cumhuriyetin kurucu başkanı” olmasına bir anayasalık mesafe kaldığını söyleyebilirim. “Yeni Türkiye” Türkiye’de “hakim parti” sistemine geçildiği algısı ile birleştirildiğinde, bunun CHP için ne kadar tatsız sonuçlara  yol açabileceği açıktır. 
     
ARTIK “YENİ TÜRKİYE” ADI ALTINDA YAŞIYORUZ
Bundan sonra Türkiye hiç şüphe yok ki tarihinin en kritik beş yılına girmiştir. 
Artık tehdit olarak düşündüğümüz ne varsa oraya adımımızı attık.
Siyasi ve sosyal tarihimizde hiçbir iktidarın rüyasını dahi görmedikleri imkânlarla nihai projelerini uygulama safhasına geldiler. 
7 Haziran- 1 Kasım arasını da tam bir Rus ruleti sayılabilecek bir süreci Erdoğan çok iyi idare etti. Kurşun muhalefeti vurdu. Tarihi hedefine, büyük ideolojik rüyasına ulaşmasına neredeyse ramak kaldı. Şimdi önümüzdeki hayati mesele bu adeta ‘ramak’ diyebileceğimiz mesafeyi almasına izin verip vermeyeceğimiz. Hemen belirtmeliyim ki bu hayati sorunun cevabı içi boş bir siyasi iyimserlikle verilemez.
Gerekeni gerektiği şekilde yapamazsak bizi bekleyen şey hayal kırıklığından ötedir.

ACIYI VE GÖZYAŞINI KAN OLUP AKITAN BİR İKTİDARA KARŞI SEÇİM KAZANAMADIK 
Bu kayıpların belki de en dramatik olanı mevcut seçmen desteğimizi de kaybetmek olacaktır. Bakın İzmir’de bile çan eğrisinin tepesine ulaştık.CHP 7 Haziran seçimlerinde katılan seçmenlerin %24.95’ine tekabül eden 11.518.070’inin oyunu almıştı. 7 Kasım’da ise bu toplama sadece 591.915 seçmen ilave edebildi. Sonuçta oransal düzlemde ancak % 0.38’lik bir artış gerçekleştirebilmiştir.
Hem de nasıl bir iktidara karş? Yolsuzluklara bulaşmış, İnsani Kalkınma Endeksi’nde Türkiye’yi gerilere düşürmüş ve acıyı ve gözyaşını kan olup akıtan bir iktidara karşı. Yani ortaya çıkan muazzam ıstırap tablosunda zerre sorumluluğumuz olmadığı halde yerimizde saymışız. AKP ise bütün karanlık manzaranın hem de birinci dereceden sorumlusuyken oylarına 7 Haziran’a göre tam dört milyon sekiz yüz sekiz bin altı yüz yetmiş yedi yeni seçmen ilave edebilirken biz nasıl olup ta yeni seçmen artışında onun ancak sekizde birinde kalabiliyoruz' 
İşte bütün mesele burada: Bu sonuç sadece güncel değil, geleceğimize dair alârm işaretleri veriyor. 
İşte biz ufukta yükselmeye başlayan alametleri iyi değerlendirmek zorundayız.

SADECE GENEL BAŞKAN SEÇİMİNE ENDEKSLENMİŞ BİR KURULTAY, SONUCUN ASIL SORUMLULARINI VE GERÇEK ÇÖZÜMLERİ GİZLEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEYE YARAMAYACAKTIR

Bu tespit ve değerlendirilmelerin yapılmadığı ve sadece Genel Başkan seçimine endekslenmiş bir Kurultay, sonucun asıl sorumlularını ve gerçek çözümleri gizlemekten başka bir şeye yaramayacaktır.
Parti Meclisimizin seçkin üyeleri başta olmak üzere tüm CHP’liler, 
hepimiz şapkamızı önümüze koyup gerçekten uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.                                                                              
Meseleyi moral verici sloganlara indirgemek durumumuzu daha da sorunlu hale getirir. Bu nedenle şimdi çok açık sözlü olmak mecburiyetindeyiz. Neden bu seçimi kazanamadık sorusunun muhtemel cevaplarını çok yönlü çok boyutlu olarak soruşturmak zorundayız. Bu kısa konuşmanın sınırları içinde birkaç sebepten söz etmek isterim. 

KİMLİK SİYASETİNİ BİZE SOL DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞANLARLA SİYASET YAPMAK BİZİ KÜÇÜLTÜYOR
Biz Erdoğan’ın ve AKP çekirdeğinin ideolojik hedeflerine ne kadar kararlı bir şekilde kilitlenmiş olduklarını doğru olarak değerlendiremedik. 
Bunu değerlendiremediğimiz için kendi markamıza yapılan tarihsel saldırının ve nefret dolu rövanşın çapını, yani büyüklüğünü de yeterince kavrayamadık, sahip çıkamadık. 
Bu da seçmen tarafından CHP’ye yapılan saldırıların doğruluğunu kabul ettiğimiz şeklinde yorumlandı.  
Belli bir donanıma, eğitime sahip % 12 oranındaki CHP’li seçmenler bu saldırıların etkisi dışındaydı.
Fakat meselemiz şu ki, bu seçmenler demografik açıdan oransal olarak azalıyorlar.
Buna karşı bazı arkadaşlarımızın oylarımızı arttırmamız için iyi niyetle öneriler ne oluyor'
Kimlik siyasetini bize sol diye yutturmaya çalışanlarla siyaset yapmak oluyor. 
Arkadaşlar bu tutum bizi büyütmez, daha da küçültür. Çünkü CHP’nin çekirdek seçmeni kimlik siyasetine uzak insanlar. Onlar bu nedenle mesela Türk Milleti sözünden rahatsızlık duymuyorlar. Bu tanımdan rahatsızlık duyulmasından rahatsızlık duyuyorlar.
Irkçı veya aşırı milliyetçi oldukları için değil… Çünkü Türk Milleti tanımının onların zihnindeki alternatifi, herkesi ümmet çatısı altında birleştirmek için başvurulan bölücülüktür. Kimi AKP’liler tarafından ahlâksızca uygulanan mezhepçi kışkırtmanın özellikle Orta Anadolu’da Sünni çoğunluktan oy almamıza engel olmadığını ileri sürebilir'
Sayın Genel Başkan bu oyunun bilincinde bir siyaseti uyguluyor.
Ama sadece Genel Başkan yetmez bu oyunu bozmanın yolu kimlik siyasetinin her türlüsüne tümümüz kesin bir dille karşı çıkmalıyız. İnandırıcı olmak istiyorsak kimlik siyasetinin HDP gibi temsilcilerinden uzak durmak, 
onlarla demokratik bazı dayanışma unsurları haricinde bir araya gelmemek zorundayız.

CHP, “YENİ CHP’LİLER,” “ULUSALCILAR” VE “PARTİ SAĞA ÇEKİLİYOR” TARTIŞMALARI 
CHP marka değerini oluşturan kurucu değerlerini yeni bir ideolojik yorumla bugünün dünyasında anlamlandırmak zorunda. 
Yeni CHP olmaz. 
Yenilenmiş CHP olur. 
Devrimcilik CHP’nin altı okundan biri değil mi'
CHP “Yeni CHP’liler”, “Ulusalcılar” tartışmasının seçmenimizin bir bölümünü kırmaktan başka bir anlamı olabilir'
Her Kurultay öncesi “Partiyi sağa kayıyor” tartışması ise CHP için dışlayıcı bir parti imajına neden oluyor.
Bu kavramlarla tartışıldığında Demokratik Merkez’den gelecek yeni seçmenlerin önü kesildiği gibi, eğitimli-donanımlı çekirdeği kendisinden uzaklaştırır. 
Bazılarımız kimlik siyasetinin hiç olmazsa kenarında duralım aksi halde bu çekirdek eğitimli seçmenHDP’ye gider diye düşünebilir. Hayır bu olmaz. 
Bu kesimin içinde HDP’ye gidebilecek ancak eser miktardadır.
Bunu gördük yaşadık.
Son iki seçimde Kürt seçmenlerimizin oy verme saikleri partimizin bu konuda siyaset üreten arkadaşlarımızı tekzip etmiştir.
Bu ülkenin hangi sorunu olursa olsun, partililerimiz tarafından AKP ve HDP’nin içine kendi siyasi çıkarlarına göre yeniden doldurdukları kavramlarla tartışılırsa biz ıskartaya çıkarız. 

DEMOKRATİK MERKEZ GELENEĞİN CHP’YLE KÖKENSEL BİRLİĞİNİ VURGULAMAK GEREKİR
CHP sonuç olarak kendi marka değerini oluşturan ideolojik zemini 21. yy uygun yepyeni yorumlarıyla korumak zorundadır. CHP, kendi kurucu değerlerinin kendisinden ayrılmış Demokratik Merkez’in de kaynağı olduğu bilgisiyle siyaset yapmalıdır. Yani merkez açılımı tek tek aktörlerle, vitrin elemanlarıyla başarılı olamaz.
Kaldı ki bu yaklaşımın seçmen tarafından samimi, dolayısıyla ikna edici bulunmadığını seçim sonuçlarında görüyoruz. Şu anda yeni kuşakları itibarıyla gitgide AKP’ye asimile olmakta olan merkez seçmen, merkez sağdan birtakım isimlerin CHP’den milletvekili olmalarını bir tür göz boyama olarak görüyor. 
AKP de zaten bu algıyı güçlendirmek için her şeyi yapıyor.

MERKEZ SİYASİ AKTÖRLERİNİ BİR STRATEJİLER BÜTÜNÜNÜN PARÇASI OLARAK DÜŞÜNMELİDİR
Sonuç olarak CHP, mesela İzmir’den sağ-sol ayrımına özel önem veren seçmenlerin yoğunluğundan ötürü oy almıyor. 
Günümüz İslam dünyasının sergilediği iç kapayıcı manzaralar karşısında çare arıyor. Bu çarenin CHP yerine başka siyasi bir oluşum olduğunu görürse tercihini değiştirir. Bu yüzden CHP, merkez siyasi aktörlerini bir stratejiler bütününün parçası olarak düşünmelidir. CHP’nin bu konuda birbirini tamamlayan stratejileri yoktur ve buna ihtiyacı bulunmaktadır.

CHP KENDİ TARİHİNİ KÖTÜ NİYETLERİN NESNESİ OLMAKTAN KURTARMAK ZORUNDADIR
CHP kendi tarihine özeleştiri, gayrı-resmi tarih etiketi altında saldıranların kötü niyetlerini ve samimiyetsizliklerini yeterince değerlendirmiş görünmemektedir. Elbette her kurum, her toplum ve millet tarihi konusunda gerekli olduğu durumlarda özeleştirinden kaçınmamalıdır. Ancak özeleştiri kılıfı altında gerçekleşen saldırılara gerekli cevabın verilmemesinin çok tatsız sonuçları olacağı muhakkaktır. AKP’nin merkezin bir kısmını asimile etmesinde CHP’nin saldırılar konusunda yeterince etkili olamamış olmasının payı azımsanamaz. CHP kendi tarihini kötü niyetlerin nesnesi olmaktan kurtarmak zorundadır.

ANAYASA’YI TANIMAYAN VE KENDİ YEMİNİNE UYMAYAN BİR SİYASİ ANLAYIŞLA MASAYA OTURMAK ONU MEŞRULAŞTIRMAKTAN ÖTEYE DEĞER TAŞIMAYACAKTIR
Burada vurguladığımız her bir eleştirel nokta ve unsur aktif, dinamik, yenilikçi bakışın biçimlendirdiği bir siyasi analiz ve muhakemeyle değerlendirilmelidir. CHP güya kurtuluşu için biçilen kimlik siyasetlerinin hegemonisinin ötralize edemezse, AKP’nin başkanlık stratejisine karşı etkili bir muhalefet geliştiremez. 
AKP’nin zihnindeki anayasayı referanduma götürmek için sadece 13 kişiye ihtiyacı vardır ki, HDP ile yapacakları bir “anayasa referandumu için koalisyon” bu eksiği fazlası ile tamamlayacaktır. 
Konjonktür 24. Dönem parlâmentosundan farklıdır.
Anayasa’yı tanımayan ve kendi yeminine uymayan bir siyasi anlayışla yeniden masaya oturmak onu meşrulaştırmaktan öteye bir değer taşımayacaktır. 
Bazı parti yöneticilerimizin AKP’nin anayasa değişikliği konusunda ne istedikleri ve bizden talepleri olup olmadığı belli olmadan ortaya atılmaları partinin ağırlığına ve geliştirebileceği taktiklere zarar vermektedir. 
Unutulmamalıdır ki CHP’nin özgül ağırlığı aldığı % 25 oydan daha fazla olmak zorundadır.
Yöneticilerimizin bu özgül ağırlığı sağlayacak bir tutum sergilemeleri gerekmektedir.

CHP AKP İLE MASAYA OTURMAK YERİNE TÜRK MİLLETİ’NİN ÖNÜNE KENDİ ANAYASA TEKLİFİNİ KOYMALIDIR
CHP AKP ile masaya oturmak yerine Türk Milleti’nin önüne kendi anayasa teklifini koymalıdır. Diğer yandan Sayın Genel Başkanımızın yaptığı gibi modern, medeni demokrasi için anayasanın tek çare olmadığı mevcut yönetimden örnekler vererek anlatmalıdır.
Örneğin; bugünkü Anayasa basın özgürlüğünü çağdaş bir şekilde tanımlamasına rağmen idare basına baskı uygulayabilmektedir. 
İşte; Cumhurbaşkanı cari anayasayı tanımamaktadır.
Onun yeni anayasadan beklentisi de facto olarak gerçekleştirdiği otoriter başkanlık sistemini de jure haline getirmekten ibarettir.
Böyle bir ortamda Anayasa’yı korumakla görevli olan Anayasa Mahkemesi görevini yapmamaktadır.
Türkiye hukukunun üzerinde AB hukukunu kabul etmiş olmamız aslında en ileri anayasal yaptırım değil mi'
Kısacası demokrasinin bir gelenek ve ahlâk rejimi olduğunu iyi anlatmalıyız.
Son olarak şunu söylemek isterim ki; hiçbir dönemde dış politika bu kadar belirleyici olmadı.
Odak nokta dış siyasettir.
Bilgi kirliliklerini temizler, lâf kalabalıklarını ayıklarsak göreceğiz ki ABD ve Rusya tarafından bölgesel paylaşım tamamlanmıştır.
Şam Halep’e kadar Esat’da kaldı; ABD buradan çekilecek. Rusya’yı Çin’den ayırıyor ve bunun için Akdeniz kapısı yani Lazkiye Tartus Ruslara düşmüş görünüyor.
Yani AKP’nin yanlış politikaları yüzünden Hatay bölgesi riske edilmiştir.
AKP bir bakacak Türkiye’nin pantalonu düşmüş.
Kuzey Irak’tan sonra Suriye sınırımızda ileride devletleşecek bir Kürt koridoru oluşturulmaktadır.
Demokratik denetim yollarını açmalıyız. Devlet parçalı devlet haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı birbirinden bağımsız ve habersiz davranmaktadırlar.
TSK zorlanıyor. Son kriz bunu açıkça ortaya koymuştur.
İşte AKP’nin asıl sonunu getirecek olan bu dış dinamikler olacaktır.
Bu nedenle CHP bu süreçleri kaygıyla izlemekten acilen etkin siyasete geçmelidir.
Cumhurbaşkanı’na Rusya’ya cami açmaya gittiğinde ve G20 toplantısında Putin’le neler konuştuğu sorulmalıdır. Putin neden “Beni sırtımdan vurdular” ded? Sonuç olarak; siyaset boşluk kaldırmaz.
CHP burada belirttiğim endişeleri etkisizleştirecek kadroları ve politik stratejiler bütününü ortaya koyamadığı takdirde 2019 seçimlerinden çok ağır yara alarak çıkacaktır. 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.